7 Aralık 2020 Pazartesi

Kırgız Türklerinde Baş Giyimleri

 Aleyna KOÇ

Kırgız milli başlıkları ve kıyafetleri Kırgızların bütün kültür varlığını, geleneklerini, yaşadığı coğrafyayı, yaşadığı yerin iklim şartlarını en iyi yansıtan öğelerden biridir. Kırgızistan, zamana, küresel modaya ve teknolojik gelişmeye rağmen geleneksel yaşam tarzlarını ve bunların gerektirdiği el sanatları ürünlerini kullanarak geleneklerini yaşatmaya çalışmaktadır.  Kırgızlar eskiden kıyafetlerini yünden, deriden ve keçeden dikerlerdi. Göçebe hayat yaşadıkları için keçeyi her zaman kullanmışlardır. Kırgız kıyafetleri erkek, kadın ve çocuklar için farklı tasarlanmıştır. Eskiden kullandıkları simgelerin onları kötü ruhlardan, nazardan ve kötü sözden koruduğuna inanırlardı.

Bugün modern hayatlar içerisinde değişen anlayışla birlikte Kırgız kadını modern kıyafetler içerisinde görülürken özellikle geçmiş dönemlerde ve kırsal yaşamda, Kırgız halkının sosyal ve toplumsal hayatı içerisinde kullandıkları kıyafetlerin, özellikle de kadın kıyafetlerinin sosyolojik bir gösterge olduğu görülür. Örneğin giydiği kıyafetiyle, taktığı başlığıyla ya da saçındaki süsü ve örgüsü ile Kırgız kadının evli olup olmadığı anlaşılmaktadır. Evli bir kadın olarak Kırgız kadınının iki örgülü saçları vardır ve eleçek adı verilen başlığı giyer. Ayrıca yeni geline beyaz başörtüsü örtülür, beyaz gömlek giydirilir.

Eski Kırgızların (Yenisey Kırgızların) giyim kuşamı hakkındaki ilk bilgiler, Tan ailesine mensup Çin kaynaklarında bulunmaktadır. Aile kitabı “Tan Şu” da Kırgız önderinin “Kışın sansar kürkünden yapılmış şapka,  yazın ise etekleri bükülmüş konik biçimli, altın kasnaklı şapka, diğerlerinin ise keçeden yapılma şapkaları giydiğini” yazmaktadır. Kırgız başlıklarının bu temel özellikleri 20. Yüzyılın başlarına kadar korunmuştur. Keçeden yapılan erkek başlığı ise, büyük bir olasılıkla Kırgız milli giysilerinin temel parçası olan kalpağın prototipidir. Arkeolojik ve tarihi kaynaklar, Kırgızların dışarıdan gelme kumaşlardan dikilen elbiseler, başlıklar giydiğinde şahitlik etmektedir. Özellikle Çin’den, Ön Asya ülkelerinden getirilen ipek ve simli kumaştan yapılan süslü elbiseleri, başlıkları giymişlerdir.

Başlıklarda kullanılan kürkün cinsi, malzeme ve renkleri yaşa, cinsiyete ve toplum içindeki hiyerarşiye göre değişiklik göstermekteydi. Başlıklar Kırgız iktisadi hayatının ve yaşam koşullarının gereği olarak eskiden çoğunlukla keçe ve koyun kürkünden yapılmaktaydı. Bunun yanında kadife, ipekli kumaşlar çuha ve saten de kullanılan diğer kumaşlardır.

XIX. yüzyıl kaynakları liderler ile normal halkın giyim kuşamındaki farkları göstermektedirler. Liderler simli kumaş elbise ve kürkler ile süslenmiş keçe şapkalar giyerken; normal halk ise kaba yün kumaştan dikilmiş elbiseler giyiyor, keten kuşak kuşanıyor, şapkaları ise süssüz, yarı işlenmiş deriden yapılan çizmeler giyiyorlardı. Elbiseler genişçe açılıyor erkek ve kadın elbiselerinin kesimleri birbirlerine benziyordu. Ve yakaları şal yakaydı.

Genel olarak Kırgızistan’ın kuzeyinde “şökülö” giyilir. Şökülö başa giyilen, külah şeklinde bir başlıktır. Kırgızların ünlü destan kahramanlarından olan Manas’ın hanımlarının giydiğine inanılarak kutsallık boyutu katılmıştır. Şökülönün ünlü Tanrı Dağlarını temsil ettiği de söylenmektedir. Aynı zamanda ise Türklerin eski dini olan Gök Tanrı inancına dayanılarak Tanrı’yı simgelediğine de inanılır. Şökülöyü gelinler gelinliğin üstüne giyerler ve damat evine gidildiğinde ise çıkarılır. Şökülö Kırgızistan’ın kuzeyinde yoğun bir şekilde giyilmesinin yanı sıra güneyinde de giyilmektedir.

Örneğin Eleçek adı verilen başlık sadece orta yaş ve yaşlı kadınların giydiği başlıktır. Bu başlığı genç kızlar ya da yeni gelinler kesinlikle giymezler. Şökülö denilen başlık ise sadece gelinlerin giydiği başlıktır. Doppı denilen başlık ise küçük kızların giydiği başlıktır. Genç kızların başlıklarının ucunda tüy vardır. Bu tüy o kızın bekâr olduğunu gösterir. Bunun yanı sıra bekâr kızlar saçlarını en az iki adet olmak üzere örerler. Evliler ise başlarını ya bağlarlar ya da bir adet örerler. Bu şekilde saç örgülerinden de evli ya da bekâr olduğu anlaşılır. Erkekler “kalpak” adı verilen başlığı takarlar. Kalpakta yaş farkı yoktur.

Kırgızistan’ın güneyinde ise şökülönün yanı sıra yoğun olarak “doppı” da giyilir. Doppı ise aslında Özbek kadın baş giyimlerindendir. Ama Kırgızistan’ın güneyinde Özbek nüfusunun yoğun olmasından dolayı bu başlık Kırgızistan’ın güneyinde yoğun bir şekilde giyilmeye başlanmış ve aynı zamanda da kabul görmüştür. Bu da ülkenin güneyinin Özbek kültüründen etkilenmiş olduğunun kanıtlarından bir tanesidir.

Kırgızlar, şapka takmayı sever. Aynı zamanda şapka takmak, başkalarına olan saygının da bir ifadesi olarak kabul edilir. Bu nedenle, Kırgız şapkalarının çeşidi oldukça zengindir. "Tof", yılın dört mevsiminde Kırgız kadın ve erkeklerin sıkça taktıkları bir küçük ve yuvarlak şapka türüdür. "Tof", genellikle kırmızı, yeşil, mor ve mavi renkli kadifeden yapılır. Yaşlılar ise genellikle siyah tof takar. Kışın en çok takılan, siyah kuzu veya tilki derisinden yapılan uzun kulaklı ve yüksek şapkalardır. Bu şapkayla eksi 30 derecelik soğuk havada dolaşsanız bile, kulaklarınız üşümez. Kışın sıkça kullanılan şapkalardan biri de tepesi ipek, diğer bölümleri kadifeden yapılan, etrafı ise kuzu veya tilki derisiyle çevrili şapka türüdür. Yazın Kırgız erkeklerinin taktıkları beyaz yün şapka, Kırgızların milli sembollerinden biri kabul ediliyor. Tepesi kare biçiminde, boncuk ve iplik örgüsüyle süslü bu şapkanın kenar, çıkıktır ve üzerinde siyah bir çizgi vardır. Şapkanın iki yanında birer yırtmaç bulunur. Bu şapka, beyaz gömlek ve siyah yelekle birlikte, Kırgız erkeklerinin tipik giyim tarzını oluşturur.

Başörtüsü, Kırgız kadınların geleneksel giyimlerinin bir parçasıdır. Orta yaşlı ve yaşlı kadınlar daha sade renkli başörtü takarken, genç kızlar, kırmızı, sarı ve mavi başörtüleri tercih eder. "Takşi" denilen kırmızı kadife şapkaları ve üzerine örtülen parlak renkli başörtü, Kırgız kızlarını peri gibi güzel yapar. Yaylanın dondurucu kış soğuğunda Kırgız kadınları, boyunlarına atkı, başlarına da deri şapka takarlar.”

 

Eleçek

Kırgız kadının başında taşıdığı anlamlı başörtüsü Eleçek’i takmadan önce saçlar çift taraflı örülür. Saçlara “çaçbak” yani süslü takı takılır. Çaçbak’a her kabileye ait damgalar işlenmiştir. Kırgızistan’ın Kuzey bölgesinde çaçbaklar sikkeye benzer. Güney de ise ipekten yapılır ve adına da “çaçıktan” yani ipek ip denir. Eleçek’i takmadan önce “takıya topu” yani şapka giydirilir. Bunun genişliği (baş parmak ile işaret parmak arası) 15 cm olmalıdır. Kırgızlara ait ölçülerle ölçülür. Arkasındaki ise “Salakoymo”dur (işleme). Bunun uzunluğu 45 ya da 75 cm’dir. “Salakoymo” arkadaki bütün saçları kapatır. Eleçek kirlendiğinde sadece takıya yıkanır. Eskiden Kırgızlar Eleçek’i çıkarıp takıya topu ile uyurlardı. Çeneyi kapatmak için bir kumaş kullanılır bunun amacı çeneyi sıkı tutmaktır. Aynı zamanda soğuk geçirmesini de önler. Kuzey tarafındaki Eleçeklerin Salakoymosu kısa, Talas bölgesindeki Eleçeklerin Salakoymosu ise uzundur. Sarılacak olan diğer bir kumaşı ise Eleçek yapımından iki gün önce düzleşmesi için sararlar. Kumaş katlar halinde kafaya sarılır, Kırgızlar buna “bıçak mizi” der. Kırgız kızı evlendirildikten sonra Keptakıya’sı çıkarılıp yerine Eleçek takılır. Hangi kabileye ait ise onların Eleçek’i takılır. Eleçek’i başından çıkarmaması için dilekler söylenir. Güney bölgesindekilerin söylediklerine göre ailesi sağlam olup boşanmayan çoluk çocuklu kadınlar başkalarına Eleçek takarlar. Tepe kısmına parça kumaşlar koyulur. Bunun nedenleri şunlardır: Göç zamanında yaralananlar tepedeki kumaşları alıp kullanırlar. Yeni doğan bebeklerin sarılması için de temiz olan o kumaşlar kullanılır. Diğer bir kullanım amacı ise göç yolunda ölürler ise o bezler kefen olarak kullanılır. Daha sonra “bürkönçük” adlı şal da kafaya bağlanır.

Kırgızlarda evlenmemiş kızların saçı beş tane tekli olarak örülür. Asla çift örülmez. Saçının çift örülmesi evli olduğuna işarettir. Ucuna ise çaçbak takılır. Eskiden nineler torunları için hazırladıkları hazine sandıklarının anahtarlarını çaçbakların için saklarlardı. Kızın yolu açık olsun anlamında saçın ucu beyaz iple beraber örülür. Eskiden kadınlar kamburu çıkmaması için çaçbak takarlardı. Sikkeli çaçbak takan kadınlar yürürken sikkelerin çıkardığı ses çok uzaktan duyulurdu. Boz üy’de (çadır) yaşayan Kırgızlar sesi duyduklarında yaşlı bir kadının geldiğini anlayıp onu eve davet ederler. Bu da Kırgızların sessiz terbiyesidir. Kadınların yaşlarına göre çaçbakların da boyutları değişir. Daha sonra Keptakıya takılır. Kelek, Kalyak isimleri de kullanılır. Keptakıya ile dışarıya çıkılmaz evde kullanılır. Çok süslü olan 3, 5 ya da 7 olur. Eskiden Keptakıya takas işlemlerinde de kullanılırdı. Başa sarılan kumaşlar İpek Yolu’ndan getirilirdi. Eleçek için 5 m kumaş kullanılır. Geleneksel Kırgız Eleçek’inde işleme yerine çoğu zaman gümüş takılar kullanılmıştır. Eleçek yapımında kullanılan kumaş türü “taypı, surp”tur. Eleçek kullanımında yalnızca beyaz renk kullanılmıştır. Bazı insanlar kumaşa pamuk gibi, bazıları ise süt rengi gibi beyaz derler. Günümüzde bazı kadınlar siyah renkli Eleçek de kullanmaya başlamıştır. Eskiden dul kalan kadınlar ise Eleçek’in ön kısmına siyah kumaş dikerek giyerlerdi. Yani siyah rengini dul kadınlar kullanırlar.

 



Eleçek yapımı.

 

Malakay

Malakay genç erkek çocukların taktığı bir başlıktır. Eskiden Malakayı Tebeteyin altına da giyerlerdi. Malakay ağırlıklı olarak gri, bej, kahverengi, siyah ve beyaz renkte keçeden yapılırken geçmişte koyun ve avlanan yaban hayvanlarının kürklü derisi de kullanılmıştır. Malakayın şekli boz üy’e (Kırgız çadırı) benzemektedir. Dört veya beş parçadan oluşmaktadır. Dört parçanın birleştirilmesiyle oluşturulan kubbe şeklindeki üst kısmın altına 5-10 cm eninde kemer gibi farklı renkte beşinci parça dikilmektedir.[1]

Tebetey

Tebeteyi eskiden genelde elli yaş üstü erkekler giyerlerdi. Bu başlık kış mevsiminde giyilmekteydi. Eskiden halk ve çobanlar koyunun yünlü derisinden Tebeteyler giyerken, kağanların sansar kürkünden, orta sınıf yöneticilerin ise tilki kürkünden yapılmış Tebeteyler giydiği bilinmektedir. Tebeteyler değerli kürklerden dikilir. Bu kürkler yaklaşık 20 cm yüksekliğinde baş çevresine göre ayarlanmış dikdörtgen parçadan oluşur. Üstü kare şeklinde olup genellikle siyah renkli kadife kumaştan dikilir kumaşın üzeri geometrik şekiller verilerek dikişleriyle süslenmiştir. Sıcak tutması için iç kısmı kapitone kumaş ile astarlanmıştır. Tebetey günümüzde yalnızca özel günlerde değil günlük hayatta da halen Kırgız erkekleri tarafından giyilen ve kabul gören geleneksel bir başlıktır.

 

Tebetey.

 

Kalpak

Kırgız halkının, tarihini, geleneklerini ve kültürünü yansıtan erkek başlığı kalpak, beyaz keçeden üretilir ve üzerine geleneksel Kırgız desenleri işlenmektedir. Kırgızistan tarihi boyunca Kırgız erkeklerinin vazgeçilmez aksesuarı olmuştur. Her kalpak, rengi ve desenleri ile farklı bir mana taşımaktadır. Kalpakta kullanılan beyaz renk, fikir hürriyetini temsil eder. Farklı renkleri ve şekilleri de bulunmaktadır. Özellikle günümüzde siyah renkle kombine edildiği görülmektedir. Kırgız erkekler düğünlerde, cenaze törenlerinde ve ananevî bayramlarda mutlaka kalpak takarlar. Ancak yalnızca düğün ve cenazelerde değil, günlük hayatta da Kırgızistan sokaklarında kalpakla gezenlere rastlamak mümkündür. Hatta 2011 yılından itibaren her yıl 5 Mart’ta “Kalpak günü” düzenlenmektedir.

Kalpak üretimi oldukça zahmetlidir. Keçe önce özel kalıplara göre kesilir. Dört parçadan oluşan kalpak uzun kubbe şeklindedir. Kalpağın önü kafeslidir, yukarı doğru kıvrılmıştır ve önü yırtmaç şeklinde açıktır. Bu açıklık bazı modellerde başlığın her iki yanında da bulunur. Bunların hepsi elde tutturulur. Ardından kalpağın görünen yüzüne geleneksel desenler işlenir.  Ütüleme tamamlandıktan sonra, kalpağın kenarları siyah kadife kumaşla çevrilir ve püskül kalpağın tepesine yerleştirilir. Sonrasında kalpağın iç tarafındaki dikişlerin gizlenmesi ve keçenin kafaya uyum sağlaması için beyaz kumaştan astar dikilerek tamamlanır.

Kalpak.

 

Kaynakça

Fatma AYHAN, Kırgızistan Kadın Kıyafetlerinde Modernleşme Süreci ve Medyanın Etkisi, Uluslararası Sosyal Bilimciler Kongresi

Serap TANRISEVER, Cıldız AMANBEKKIZI, Kırgızistan Geleneksel Erkek Başlıkları, International Journal of Science Culture and Sport, 2015.

İlknur BAYRAK İŞCANOĞLU, Kırgız Aile ve Sosyal - Kültürel Hayatında Kadın, Uluslararası Türk Lehçe Araştırmaları Dergisi, 2018.

Kürşad GÜLBEYAZ, Kırgız Halk Oyunları ve Giysileri, Akademik Bakış Dergisi, 2013.

 



 



3 Temmuz 2020 Cuma

BİLGİLENDİRME

                                            

             

               Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Bir dönem sayfada oluşan bir hatadan dolayı hevesle başlanan yazılar sekteye uğradı. Yaklaşık üç yıllık bir zaman. Üç yıl önceki duygularımla sayfaya tekrar ulaştığımda yeniden yazmaya başlayabileceğimin farkına vardım. Gönderdiğiniz yazılar, bilgiler ya da Türk Dünyası ile ilgili herhangi bir eklenti sayfamızda belirli kurallar çerçevesinde yayınlanabilecektir. Umarım Türklük Bilimine faydalı bir sayfa olur. Görüşmek dileğiyle. 

25 Ağustos 2017 Cuma

Çolpon-Ata Şehri Büyük Oyun Sahası

Geçtiğimiz yıl yaz döneminde Kırgızistan'da gerçekleşen göçmen oyunlarının yapıldığı Çolpon-Ata şehrinde bulunma imkanım oldu. Çolpon-Ata şehri Issık Göle kıyısı olan bir şehirdir. Kırgızistan'ın deniz/su turizminin gerçekleştiği şehirlerden biri olan Çolpon-Ata bu oyunlara ev sahipliği yapmıştır. Şehrin ve ülkenin ekonomik şartları, yaşam şartları ile karşılaştırıldığında özenle inşa edilmiş bir yapı karşımıza çıktı. Çok yüksek bütçeler sayesinde yapıldığı her halinden belli. Oyunları izleyen seyircileri bir de Issık Göl manzarası karşılıyor bu da ayrı bir özelliği. İlerleyen zamanlarda bu yapının Kırgızistan'ın bir çok yerinde gördüğüm devasa binalar, fabrikalar gibi çürümeye terk edilmemesini diliyor ve daha da gelişmesini her Türk gibi istiyorum. (Terk edilmiş devasa binalar ve fabrikalara ayrı bir yazımda yer vereceğim)

                                                                            Esen Kalın.

14 Ağustos 2017 Pazartesi

KIRGIZİSTAN’DA DİL


Kırgızistan hakkında en çok merak edilen sorulardan biriside Kırgız Türklerinin dili üzerinedir. Ana dili Kırgız Türkçesi  olan halk talihsiz olaylar sebebiyle ana dilinin yanına bir dil daha koymak zorunda kalmıştır. Rus işgalinin olduğu yıllardan bu yana devam eden zorunlu Rusça öğrenimi günümüzde dahi devam etmektedir. Bu yüzdendir ki Kırgız Türkçesi Rusça ile kıyaslandığında daha az konuşulduğu bir gerçektir. Bunun nedenleri arasında en başta verilebilecek bir örnek: Ülkede resmi/devlet işine girebilmek için yada özel kurumlarda çalışmak için çoğu kurum Rusçayı zorunlu tutmakta. Buna karşılık Kırgız milliyetçisi olan bazı iş yeri sahiplerinin de bunu protesto amaçlı Kırgız Türkçesi'ni  şart koşar olması bana göre olağan bir durumdur.  Rusça, diğer ülkelerden gelen insanlar arasındaki iletişimde  iyi bir araçtır. Tabi ki bunu desteklemiyoruz. Fakat gerçekler acıda olsa her zaman gerçektir.Kırgız Türkçesi'ni anlamak özellikle biz Anadolu Türkleri için daha kolay, diğer halklar içinde zor değil. İki yada üç ay gibi bir sürede bu dili öğrenebilirler. Eğer gitme imkanınız olur da giderseniz bu dediklerimi daha iyi anlayacaksınız.  Halk genelde kendi dilindeki kelimeler ile Rusça’da bulunan kelimeleri harmanlayıp öyle konuşmaktadır. Biz Kırgızistan'a gitmeden önce bu duruma çok sinirleniyorduk. Fakat gördük ki iş öyle değil. Bizi şaşırtan durumlardan biri de bu oldu. Size bu durumu bir kaç örnekle anlatmak istiyorum. Bişkek'ten Alma-ataya(Almatı-Kazakistanın eski başkenti) gitmek için bindiğimiz sınır otobüsünde ilerlerken bir kişinin telefon görüşmesine kulak misafiri olduk. İşimiz iyi dinleyip telaffuzları kavramaktı çünkü. Bayanın 'У меня деп кой"(Bende var de/olduğunu söyle- Bende de/olduğunu söyle)  demesi yüzümüzde isteksiz bir gülümsemeye sebep oldu. Bu bir o kadar da üzücü bir durum.Fakat ilk başlarda bize tuhaf geldiği için kendimizi gülmekten alıkoyamıyorduk. Sınıfımızda ve sokakta bu ve bunun gibi birçok örnekleri işittik. Biz bu duruma gülerken zamanla bizimde aynı durumda olduğumuzu fark ettik. Kırgızistan'da bulunduğumuz 9 ay gibi bir sürede biz bile iki dili harmanlayıp konuşmaktan kendimizi alamıyorsak orada yaşayan halka da hak vermek gerektiğini düşünüyoruz. Bu konu hakkında sınıf arkadaşlarımızı uyardığımızda hepsinden aynı cevabı aldık. – Gerçekten öyle mi? Biz bunun farkında bile değiliz, dediler. Bazıları ise, Kırgız-Türk Manas Üniversitesi’ne geldiğimizde Türk arkadaşların uyarısı ile bu şekilde konuştuğumuzu fark ettik ve  tabi ki bunu düzeltmeye çalışıyoruz, dediler. Düzeltmeye çalışılması kendi öz dilinin kaybolup gitmemesi için onurlu bir hareket niteliğindedir. Bu yüzden DİL BİR MİLLETİN KİMLİĞİDİR’’! diyoruz.‘’

   Esen Kalın
(Çağlar)